Ölüm Kasabası Çernobil

72563

Bu destinasyon turumuz Ukrayna’da. Ama Ukrayna’nın farklı bir coğrafyasında. Kiev’in kuzeyindeki Pripyat kasabasında. Dünyaca bilinen bir kasaba Pripyat. Ancak adını bile duyunca içimizin bir tuhaf olduğu, hafiften de yüreğimizi bir korkunun kapladığı kasabanın ünü 34 yıl önce Çernobil Nükler Santrali faciası ile duyuldu. Aradan yıllar geçti. Santral bir korku filmi platosu gibi. Şimdi ise meraklı turistlerin ilgi odağı. Size  Çernobil turunu anlatacağız. Buralar tur mu var?Derseniz “evet” var. Çünkü insanın doğa ile ilişkisini sorgulamasını sağlayan çarpıcı bir destinasyon burası. Bu turun meraklıları giderek daha fazla artıyor “Ölüm Kasabası” her geçen gün daha ilgi görüyor. Hem de öyle ilgi görüyor ki sormayın.

Yazı ve fotoğraflar: Firdevs Candil Erdoğan

Yaşı 40’ın altında olanların 2019 yılında tüm dünyada en fazla izlenen bir mini dizi, Chernobyl (Çernobil) ile öğrendiği Çernobil Nükleer Santral Kazası, gerçekleştiği 1986 yılından sonra hala dünya gündeminde. Ama bu kez radyasyonu ile değil turizm rotası olması ile gündemde.

Gelim o feci kazayı hatırlayalım: Kazanın ardından havaya yayılan radyasyon, bir ay gibi kısa bir süre içinde kıta Avrupası’na hatta Kanada’ya yayılmış, birkaç ay içinde Pripyat bölgesi halkı tahliye edilmiş, reaktördeki sızıntının kontrol altına alınması on beş gün almıştı. Yaşanan olayı dünyaya duyuran ve ülkeleri uyaran ise ne yazık ki SSCB değil İsveç olmuştu. Ertesi yıl yaklaşık 30 kilometrekarelik bir alan terk edilmiş haldeydi ve bölgeye erişim yasaklanmıştı.

Tüm Karadeniz’in sahil kentleri başta olmak üzere Türkiye de dâhil pek çok ülkenin ise havası, su kaynakları, bitki örtüsü ve halk sağlığı Çernobil’den yayılan radyasyon sebebiyle yoğun risk taşıyordu.

Hatta Türkiye ekonomisinde önemli bir yeri olan çay ve fındık ihracatı, o yıllarda oldukça düşmüş, ihraç edilen ürünler de iade edilmeye başlamıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Başbakan Turgut Özal ve devlet bakanları basın yayın organlarında açıklamalarda bulunuyor, hatta durumun aslında çok da ciddi olmadığına inandıklarını gösteren “espriler” yapıyorlardı. Ne yazık ki durum hafife alınacak boyutta değildi ve sonuçlarını tüm dünyayla beraber Türkiye de görmeye başlamıştı. Dünyanın önde gelen araştırma kurumlarından bilim insanları, radyasyon yüzünden bölgedeki canlı hayatın zamanla sona ereceğini ve gerçek bir arınmanın binlerce yıl süreceğini öngörüyorlardı.

Kazadan sonra çıkan yangınlara müdahale eden itfaiyeciler başta olmak üzere bölgedeki afet yönetim ekibinde çalışan hemen herkes yoğun radyasyona maruz kalmışlardı ve sağlık üzerindeki etkileri çok geçmeden kendini göstermişti. Çalışmalara katılan askeri ve sivil tüm taşıtlar ve araçlar bir daha kullanılmamak üzere bölgede bırakılmıştı.

Her şeye rağmen, Kiev’in kuzeyinde yaşayan ve bölgeden tahliye edilen insanların bir kısmı –çoğu tarımla geçinen, İkinci Dünya Savaşı’na şahit olan 600 kadar insan- evlerine geri dönüşlerdi. Hikâyeleri o kadar etkileyiciydi ki 2015 yılında haklarında bir belgesel yapılmıştı (merak edenler The Babushkas of Chernobyl adlı belgeseli internet üzerinden izleyebilirler). Arındırma ve ekolojik temizlik çalışmalarını sürdüren görevliler, kapatılmamış reaktörlerdeki işçiler de özel kıyafetler ve güvenlik önlemleriyle vardiyalı çalışmaya devam ediyorlardı. Birkaç yıl içinde dünya gündemine “Çernobil kurbanları” oturdu.

Fotoğraflar ve gerçekler, durumun vahametini gözler önüne seriyordu. Öyle ki 1991 yılında, radyasyonun neden olduğu genetik kusurlarla ve sağlık sorunlarıyla doğan çocukların bakımına katkıda bulunmayı öngören “Uluslararası Çernobil Çocukları” adlı kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum girişimi oluşturuldu.

İNSANDAN ARINAN DOĞA KENDİNİ YENİLİYOR

Radyasyonun gözle görülür ilk etkilerinden biri, Çernobil Nükleer Enerji Santrali yakınındaki ormanda yaşanmıştı. Kazadan birkaç gün sonra ormandaki çam ağaçları havaya, toprağa ve suya karışan radyoaktif maddeler nedeniyle bir süre sonra kızıllaşmış ve kurumaya başlamıştı. Etkilenme oranlarına göre dört bölgeye ayrılan ağaçların en çok etkilenenleri kesilmiş, toprağa gömülmüştü. Bilim dünyası için devasa bir araştırma laboratuvarına dönen bölgede düzenli yapılan çalışmalar ışığında, terk edilen bölgedeki anayolların ve tali yolların üzerinin birkaç yıl içinde bitki örtüsüyle kaplandığı görüldü. 1991 yılında bilim insanları santralin içinde, yani kazanın merkezinde radyotropik mantar türlerinin geliştiğini gözlemlediler. Bu mantarlar bilim dünyasında o kadar ilgi çekti ki tıbbi araştırmalar ve uzay araştırmaları yapmak üzere kullanılmaya başladı. 2000’li yılların başında, kazadan sonra yaklaşık yirmi yıl boyunca kuş sesinin bile nadir duyulduğu “Kızıl Orman”daki ağaçlar üzerinde yapılan incelemelerde yeni dikilenlerin oldukça yavaş büyüdükleri ancak radyoaktif maddeleri daha iyi tolere edebildikleri tespit edildi. Çam ağaçlarının bazı dallarında hiç iğne olmadığı, üzerlerinde yaşayan mikroorganizmaların da eskisinden farklı olduğu belirlendi. Yakın tarihli çalışmalarsa kuş türlerinde çeşitlilik görüldüğünü ancak hem memelilerin hem de kanatlı hayvanların çoğunun kısır olduğunu, göz sinirlerinde de hastalık gözlendiğini ortaya koyuyor. Bölgede tekrar boz ayı, bizon, tilki, kurt, yabani Przewalski atları, vaşak nüfusu oluşmaya başladığı, hayvan ve bitki çeşitliliğinin hiç olmadığı kadar arttığı gözleniyor. Bilim insanları ve çevre araştırmacıları, yaptıkları testlerde, bu canlılarda radyoaktif kalıntı bulunmadığının ancak önemli genetik mutasyonların tespit edildiğini söylüyorlar.

ÇERNOBİL RAHATLIKLA GEZİLEBİLİR Mİ?

Yeryüzünün lanetlileri olarak da adlandırılan insandan çok değil, 34 yıl kadar uzak kalan doğanın yaralarını hızla sardığı, oluşan yeni koşullarda kendini iyileştirdiği açıkça görülüyor. Fakat bu, bölgenin radyoaktif açıdan tamamen temizlendiği ve hayati risklerin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Bununla birlikte Çernobil Nükleer Enerji Santrali’ni de kapsayan kilometrelerce karelik alan insanların çevre bilinci konusunda farkındalığının gelişmesini sağlayacak bir açık hava müzesi niteliği taşıyor.

İşte bu gerçekten hareketle Ukrayna hükümeti bölgeyi “kontrollü ziyarete” açtı. Her yıl sayısı giderek artan miktarda gezgini Pripyat ve Çernobil’de ağırlamaya devam ediyor. 2019 yılında yeşil hat oluşturuldu. Ayrıca kazanın merkezi olan dördüncü reaktörün kumanda odasının ziyarete açıldı. Şimdi farklı destinsyon sevenlerin ilgi odağı. Risk var mı? derseniz, Ukrayna resmî yetkililerinin kuralarına uyarsanız yok. Ama belirlenen kurallara yüzde 100 uyulması bu gezinin olmazsa olmazı.

PEKİ, KURALLAR NE?

Gezi sırasında belirtilen türlerde ve gerektiğinde özel kıyafetleri giymek, her gezgine ayrı ayrı verilen dozimetreleri ciddiyetle takip etmek, izin verilen yerlerde fotoğraf çekmek ve topraktaki küçük bir çiçek dâhil hiçbir nesneye dokunmamak gibi birtakım basit, koruyucu kurallara uymak doyurucu, bilgilendirici ve sağlıklı bir deneyim yaşamak için son derece yeterli.

Kısacası, kuzey yarımkürenin neredeyse tamamını etkileyen bu trajik olayda hayatını kaybeden her canlının anısına saygılı bir tutum benimsemeyi ve her şeyden önce bireysel sağlığı korumaya yönelik kuralların dışına çıkmamayı kabul eden herkes için Pripyat ve Çernobil Nükleer Enerji Santrali, mutlaka görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor.

Türkiye’den Exp-Ert DMC’nin Ukrayna hükümetinin konu hakkında belirlediği kurallara uygun şekilde düzenleyip seyahat acentelerine sunduğu Çernobil turları, bölgeyi gezmek isteyen herkese unutulmaz ve önemli bir deneyim yaşatıyor.