Michelin İstanbul Rehberi’nde yer alan restoranlardan olan Sultanahmet Matbah Restoran, Cumhuriyetimizin 100’üncü yıldönümünde ülkemizin kurucusu, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, ‘Atatürk’ün Sevdiği Yemekler’ menüsü ile anıyor..
Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sevdiği yemekleri sunarak bu özel kutlamalara katıldıklarını belirten Ottoman Hotels Grup Genel Müdürü Serdar Balta yaptığı açıklamada, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk mutfağının lezzetlerine büyük bir ilgi gösterir ve özellikle bazı yemekleri vazgeçilmezi olarak kabul ederdi.

Biz de Matbah Restaurant olarak, 25–31 Ekim tarihleri arasında sunacağımız özel menüde Atatürk’ün damak zevkini yansıtan lezzetlere yer verdik. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılında, Atatürk’ün sevdiği yemeklerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşamak için herkesi etkinliğimize davet ediyoruz. Türk mutfağının zenginliğini kutlarken, Cumhuriyetimize olan bağlılığımızı da vurgulamak istiyoruz. Tamamı yerel malzemeler ve geleneksel pişirme teknikleriyle hazırlanacak menünün sonunda Türk Kahvesi ikram ederek, misafirlerimize bu özel günün anlam ve önemini aktaracağız” dedi.
Matbah Restaurant’ın Özel Menü:
Etsiz Kuru Fasulye; Atatürk’ün en favorilerinden biri olan kuru fasulye, onun hatırasına özel olarak hazırlandı. Taze malzemelerle pişirilen bu eşsiz lezzet, Gazi’nin sevgilisi oldu.
Etli Bamya; Atatürk’ün sevdiği etli bamya da Türk mutfağının vazgeçilmez bir lezzeti. Gazi’nin de tercihlerinden biriydi.
İrmik Helvası; Tatlı bölümünde irmik helvası var. Çünkü Atatürk’ün tatlı tercihini arasında irmik helvasının yerinin bir başka olduğu belirtiliyor.

‘Atatürk’ün Sofrası’ ile ilgili söylenenler;
Yakup Kadri Karaosmanoğlu; Atatürk’ün sofrasına dair en iyi detayları çevresindeki değerli insanlardan öğrenebilmek mümkündür. Bu değerli insanların başında ise Türk Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinden Yakup Kadri Karaosmanoğlu gelir. Karaosmanoğlu “Atatürk’ün sofrasından hepimizin ruhunda ve damağında nice derin, tatlı ve ibret verici anılar, yaşama ve insanlığa dair, nice değerli dersler kalmıştır” derdi.
Sabiha Gökçen; Atatürk ülke ve devlet meselelerinde önemli kararların alınması aşamasında konuyla ilgili uzman niteliğindeki kişileri köşke yemeğe davet eder, konuyu ortaya atar ve kişilerin görüşlerini sohbet ortamında dinler, gerekirse davetlilerden detaylı bilgileri sunmalarını isterdi. “Şu bilinmelidir ki, Gazi Paşanın sofrası asla bir işret âlemi yeri, bir vakit geçirme, bir zaman öldürme yeri değildi. Dünya ve yurt sorunlarının, ilmin, felsefenin, sanatın, insanlık idealinin ve uygar Türk ulusunun geleceğinin sabahlara kadar tartışıldığı bir okuldu bu sofraydı.”
Falih Rıfkı Atay; Bu sofraların ana fikrini ünlü yazar Falih Rıfkı Atay şöyle özetlemişti: “Bu, bir içki ve cümbüş sofrası değildi. Dostları hatta düşmanlarıyla sohbet ve tartışma meclisiydi. Savaş ve devrim günlerinde meseleler konuşulduğu sırada hiç içmez veya pek az içerdi. Eski Osmanlı deyimiyle pek edepliydi.”